Günümüzün gittikçe sertleşen global rekabet ortamında ( cut throat competition ) , firmaların ayakta kalabilmek için güçlü finans yapısına sahip olmaları kaçınılmaz derecede önem arzetmektedir. Bu gerçek firmanın faaliyette bulunduğu sektöre ya da lokasyona göre değişmemektedir. Çünkü tüm sektörlerin, tüm pazarların birbiri ile yüksek oranda etkileşimde olduğu, sınırların kalktığı bir dünyada yaşıyoruz.
Dolayısıyla firmalar faaliyetlerini sürdürürken global finans gerçekleri ile çok fazla karşılacaklardır. Finansal yapısı güçlü olan firmalar rekabette öne çıkarken, bölümlerin birbirinden kopuk olduğu, iş süreçleri dağınık, veri bütünlüğü olmayan, istediği finansal raporlara hemen ulaşamayan, kaynaklarını etkin kullanamayan, maliyetlerini kontrol edemeyen, hızlı karar alamayan firmalar bu rekabette geriye düşeceklerdir.
Kaynakların etkin kullanılmaması sonucu firmalar asıl iş kolundan uzaklaşacak, odaklanması gereken konulardan ziyade günlük rutin ve sıradan muhasebesel işlemlerle oldukça zaman kaybedeceklerdir. Bunu bir örnekle izah etmeye çalışalım; imalat sektöründe faaliyet gösteren bir firmanın asıl işi; üretmek, ürününü pazarlamak, sevkiyatı gerçekleştirip tahsilâtını yapmak ve finansal kar elde etmektir. Yakından bakıldığında işin % 50'si üretim , % 30'u pazarlama, kalan % 20'lik dilimi de sevkiyat, tahsilât ve muhasebe işlemleridir. Bu gerçek diğer sektörlerde de oransal olarak benzerlik göstemektedir. Yani hiçbir firma " ben çok iyi bir muhasebe sistemi kuracağım " diye yola çıkmaz, firmalar için muhasebe amaç değil araçtır. Amaç üretim, satış ve kar elde etmektir.
Ancak şaşırtıcı bir şekilde firmalarda daha az orana sahip olan muhasebesel işler, toplam yapılan işte daha fazla yer tutmaktadır. Açıkca söylemek gerekirse bir firmanın muhasebe departmanı en yoğun olan, sürekli meşgul olan, hiç boş vakti olmayan, aradığınızda ya vergi dairesinde ya da noterde olan, günlerce rapor hazırlayan bir görüntü arzetmektedir. Burada kritik soruyu dikkatlerinize sunmak istiyorum: "Peki diğer tüm departmanlarda muhasebe departmanı gibi karmaşık ve dağınık yapıda olsalardı firmaların hali ne olurdu?"
Bundan dolayı firmalarda muhasebe ve finansal işlemlerin daha hızlı, daha doğru ve zamanında yapılabilmesi için bilgi teknolojilerinden etkin bir şekilde yararlanılması gerekmektedir. Bunun için sıradan bir muhasebe paket programından ziyade bütünleşik, entegre, esnek, uyarlanabilir, e-business çözümüne sahip, mobil uygulamaları olan sistematik bir ERP programı ( Kurumsal Kaynak Planlama ) gereklidir. Bugün ülkemizde muhasebe standartlarını karşılamayan bir program yok denecek kadar azdır. Dolayısıyla mali mevzuata uygun olmak, bir program için artı bir değer değil, bir zorunluluktur.
Bahsettiğimiz artı değer; e-business olarak genellendirdiğimiz e-muhasebe, e-beyanname, e-bildirge vs. gibi elektronik ortamlarda muhasebe işlemlerini yapabileceğimiz, raporlar sunabileceğimiz platformlar ile mobil uygulamalar sayesinde sağlanabilmektedir. Bilgi teknolojilerindeki bu gelişmenin artarak devam edeceği kaçınılmazdır. Bu gelişime ayak uydurmanın yolu yazılım programının teknik alt yapısının buna uygun olmasından geçmektedir.Yani her yenilik çıktığında; "bunu analiz edelim, yapılabilirliğine bakalım, size uygun çözümü sunmaya çalışalı" gibi süslü vaatler yerine, "bizim teknik altyapımız buna uygundur hemen bu yeniliği size sunabiliri" diye net bir duruş sergilenmelidir.
Sonuç olarak başlangıçta statik olarak devam eden muhasebe işlemleri, globalleşmenin getirdiği değişimle beraber dinamik bir yapıya bürünmüştür. Bu değişimin hızı artarak devam edecektir. Kurumlar bu değişime ayak uydurabildiği sürece yaşayacaklardır. ERP programları ise bu değişimin ana besleyici unsurlarındandır.
Mehmet Kasım Aslan - Satış ve Pazarlama Yöneticisi
IAS Türkiye