Türkiye’de yazılım sektörünün öncü şirketleri, uzun zamandır dünyaya açılma ve yazılım ürünlerine yeni pazarlar bulma konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Zira bu konu, sadece sektörün gelişimi açısından değil, hükümetin Orta Vadeli Plan ve 2023 hedefleri arasında da öncelikli sektör olarak belirlenen yazılım sektörünün Türkiye’nin toplam ihracatında alması öngörülen pay ve yaratacağı istihdam bakımından da çok önemli. Bu anlamıyla sektöre yönelik devlet destekleri ve teşvikler uzun zamandır yürürlükte ve bu destekler sayesinde pek çok yazılım şirketi yurt dışına açılmış, birçok hedef ülkede yatırımlar yapmış ve ofisler açmış durumda. Bu konuda Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) kurmuş olduğu Türkiye Ticaret Merkezleri’nin (TTM) girişimleri de sektör için çok önemli imkanlar sunuyor. İşte böyle bir dönemde yazılım sektörünün hala metal ve maden ihracatçı birlikleri arasında değerlendirilmesi, yakın zamana kadar serbest bölgelerde kurulu yazılım şirketlerinin yurt dışı satışlarının gümrük işlemine tabii olması tuhaf denilebilecek bir durumdu. Mali Müşavir Hüseyin Fırat bu karışıklığın ve tereddütlerin giderilmesi için yapılan çalışmaları anlattı.
Yazılım ihracatı konusunda önceden yaşanan tereddütleri ve bu konuda yapılan çalışmaları açıklayan Mali Müşavir Hüseyin Fırat, “Dünya yazılım ticaretinin geldiği nokta ve teknolojik gelişmelerin ışığında günümüzde bir yazılım ürününün hala mal olarak değerlendirilip gümrüklenmesi gerekliliğini savunmak mümkün değildi. Nasıl ki App Store ya da Google Play’den bir yazılım uygulamasını dünyanın her yerinde doğrudan tablet ve cep telefonunuza indirebiliyorsak, ERP yazılımlarının da aynı şekilde satışının yapılabilmesi mümkün olmalıydı. Neticede satılan bir fiziki mal değil, aksine kullanılan bir hizmetti. Bu değerlendirme dışında kalan her uygulama, Türk yazılım şirketlerinin global rekabet ortamında elini kolunu bağlayan, Türkiye’nin ihracat hedefleri ve verilen desteklerle uyumlu olmayan ayak bağı olmaya mahkumdu. Hal böyleyken 2016 yılında başlatılan çeşitli girişimler ile serbest bölgelerden yapılan yazılım satışlarında CD ile gümrükten geçirme sorumluluğu ortadan kaldırıldı. Bu konuda 3218 Sayılı Serbest Bölgeler Kanunu Genel Tebliği’nde (SERİ NO:1) Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (SERİ NO: 3) yayımladı. Düzenlemede ilk kez ‘elektronik transfer yöntemi’ tanımı resmi olarak vergi kanunlarında yer aldı. Böylece serbest bölgelerde yer alan yazılım firmaları yurt dışı satışlarını internet üzerinden gerçekleştirebilip, rakipleriyle olan yarışta müşterilerine ek maliyet ve bürokrasi yaratmadan hizmetlerini sunabilmeye başladılar” dedi.
Söz konusu tebliğ sadece serbest bölgelerde kurulu yazılım şirketleri ile sınırlı olduğundan, bu bölgeler dışında kalan şirketlerin durumu konusunda muğlaklığının yakın zamana kadar devam ettiğinden bahseden Fırat, “Bu konudaki tereddütler ile ilgili ileride herhangi bir sorun ile karşılaşmamak için bir özelge talep ettik. Sonucunda tereddütler, tüm yazılım sektörü için emsal olabilecek bir karar ile İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı Gelir kanunları KDV-ÖTV Grup Müdürlüğü’nün yayımlamış olduğu 21.06.2018 tarihli 39044742-130 (Özelge)-E.572125 sayılı özelge ile giderildi. Böylece yazılım ürünlerinin mal değil hizmet olduğu net bir biçimde tarif edilmiş oldu. Yurt dışına hizmetin teslim şekli olarak elektronik ortam belirlenirken sektörde bir güzel gelişme daha yaşandı ve Hizmet İhracatçıları Birliği kuruldu. Artık şirket faaliyet alanını belirleyen NACE kodu 62.0 olan yazılım şirketlerinin, metal ve maden ihracatçıları birliklerinden ayrılarak, olması gerektiği gibi Hizmet İhracatçıları Birliğine üye olmaları gerekmekte. IAS’nin de kurucu üye olduğu Hizmet İhracatçıları Birliği ile sektörünün önü açıldığı ve yazılım şirketlerimizin global pazarda daha etkin olacaklarını şimdiden söyleyebiliriz” diye anlattı.