Yağmur Şahin: Bu videomuzun konuğu yazılım endüstrisinde önemli bir oyuncu olmaya devam eden IAS’nin genel müdürü Ahmet Oturgan. Kendisine pandemi öncesinde de çok popüler bir konu olan Endüstri 4.0’ın bu süreçten nasıl etkileneceği, firmalarını verimliliklerini korumakiçin nelere dikkat etmesi gerektiği, digitalleşme, Endüstri 4.0, IoT alanlarında ne tür gelişmeler beklediği gibi birçok soru sorduk.
Yağmur Şahin: Merhaba, öncelikle kendinizden ve IAS’deki rolünüzden bahseder misiniz?
Ahmet Oturgan: Merhabalar, memnuniyetle, 1995 Bilkent Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği mezunuyum. İş hayatına 1996’da IAS’de yazılım mühendisi olarak başladım. Bir müddet yazılım mühendisliği, ardından ar-ge yazılım mühendisliği ve sonrasında da ar-ge yöneticisi olarak devam ettim. 2001 yılına kadar genellikle ar-ge tarafında görevler üstlendim. 2001 yılından sonra ise IAS’nin satış ve pazarlamadan sorumlu yöneticisi oldum. 2008’e kadar IAS’deki faaliyetim daha çok satış ve pazarlama aktiviteleri olarak devam etti. 2008’de İzmir’e taşınma kararı aldım ve o günün şartları ışığında müşteri tarafına geçmeye karar verdim. 2008-2019 yılları arasında caniasERP kullanan, IAS müşterilerinde çeşitli pozisyonlarda görev yaptım. caniasERP projelerinde, müşteri tarafında kurulumdan sorumlu olarak çalıştım. caniasERP kurulumunu yaptığım bir firmada daha sonra fabrika müdürlüğünü üstlendim. Ardından son beş yılda da büyük bir grupta bilgi-işlem müdürü olarak görev yaptım. Bu süreçlerde de ERP’nin kullanıcısı olma, müşteri tarafında ERP’yi deneyimleme fırsatım oldu. 2019’un başında ise, buna ‘yuvaya dönüş’ diyebiliriz, IAS’de global satış ve pazarlamadan sorumlu genel müdür olarak göreve başladım. 25 yıla yakın iş tecrübesine sahibim ve bunun çok büyük bir kısmı ERP yazlımı ve çevresinde geçti. IAS’ye gelirsek… IAS benim ilk çalışmaya başladığım şirket. 1995 yılında IAS’nin Türkiye’deki ofisinin kuruluşundan bir yıl sonra ben ekibe katıldım. IAS, 1989 yılında Almanya’da kurulan bir şirket. Vizyonu da ERP yazlımı üretmek. O gün için ERP yeni yeni gelişmekte olan bir kavramdı. Başlangıcında daha çok üretim ve MRP’ye dayalı yazılımlar üretiyorduk. Ancak bugün, bir işletmenin kurumsal kaynak planlama anlamında tüm ihtiyacını karşılayacak uçtan uca çözümler üreten bir firma Bugün, sektörde 30 yıllık bir tecrübemiz var. 30’un üzerinde ülkede bine yakın müşterimiz var. Bu müşterilerimizdeki 30 bin eşzamanlı kullanıcıya hizmet sunuyoruz. IAS, başlangıcı Almanya daha sonra, 1994 yılından itibaren, yazlım ve ar-ge merkezi olarak Türkiye üzerinden faaliyet gösteriyoruz. Geldiğimiz noktada dünya üzerinde 12 ofisimiz var: Almanya, Türkiye, Hindistan, Güney Kore, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olarak söyleyebilirim. 50’nin üzerinde de iş ortağımız var. Ana ürünümüz caniasERP 40’tan fazla modüle sahip, ilk kuruluş vizyonumuzla doğru orantılı şekilde caniasERP kullanan bir firmanın olabildiğinde ikincil, üçüncül sistemlere az ihtiyaç duyacağı şekilde bütüncül bir entegrasyon yapısına sahip, genişletilmiş, advance ERP diyebileceğimiz kapsamda bir çözüm. Çok önemli özelliklerinden bir tanesi de kendine ait bir geliştirme platformunun olması: TROIA. Bu da hem bizim proje ekiplerimize hem de müşterilerimizin IT ve proje ekiplerine önemli esneklik sağlayan, önemli imkanlar sunan bir yapı.
Yağmur Şahin: ERP endüstrisinde çok ciddi bir tecrübeniz var. Şu an global olarak bir sınavdan geçiyoruz. Bu tecrübenin ışığında yaşadığımız süreci değerlendirebilir misiniz?
Ahmet Oturgan: Dediğiniz gibi eşine pek rastlanmayan bir dönemden geçiyoruz. En azından bu hayatın içinde yaşayan nesiller olarak böyle bir şey görmedik bu yaşımıza kadar. Bu tür bir krizi, bu boyutta bir vakayı görmedik. Bu, dünyada kökten bir değişim yaratacak diye düşünüyoruz. Belki buna benzer büyük olayların, umarız daha kötüsü olmaz, değişimin hızını arttıracağını, kökten bir değişimin yaşanacağını hissediyoruz hep beraber. Açıkçası bunun yaşanacak tek kriz olacağını düşünmüyorum. Bundan sonra benzer şeyler yaşayacağımızı ve hızlı şekilde iş yapış şekillerimizin de hayatımızın da mikro düzeyden makro düzeye değişeceğini düşünüyorum. ERP için de tabii ki bunun etkileri olacak. Biz, 30 yıllık süre içinde, yıllarca ERP’nin önemini firmalara, işletmelere anlatmaya çalıştık. Sizin gibi, ERPNews gibi, kurumlar da bunu yapmaya çalıştı. Bu bir işletmenin kurumsal kaynak planlama sistemi olmadan pek çok alanda zorluk çekeceğini, yaşamını istediği gibi sürdüremeyeceğini dile getirmeye çalıştık. Çok olumsuz olan bu süreç, belki bunu anlatmamızı biraz kolaylaştırdı. Bugün, uzaktan çalışmaya imkân tanıyan, şirketin bütününü kapsayan iyi bir ERP sistemine sahip olan firmalar, sanırım bu ortama daha rahat uyum sağlayabiliyorlar diye düşünüyorum.
Yağmur Şahin: 2020 yılı için Endüstri 4.0 konusunda ivmenin artacağına dair bir röportajınızı okuduk. Bu konudaki görüşleriniz değişti mi? Süreç Endüstri 4.0 konusunda ne gibi değişikliklere sebep olacak?
Ahmet Oturgan: Röportajın yapıldığı tarih tam bu salgının başlangıcına denk geliyor ama daha durumun vahameti kimse tarafından tam anlaşılabilmiş değildi. O anlamda biraz talihsiz bir zamanda bu röportajı verdiğim düşünülebilir. Çünkü orada büyük hedeflerden bahsediyorduk. Dediğiniz gibi bu yıl Endüstri 4.0 konusunda ar-ge yatırımları konusunda hızımız arttıracağımızı, geçen yıllarda yakaladığımız büyüme ivmesini bu yıl da arttırarak devam edeceğimizi vurguluyorduk. Tabii ki içinde bulunduğumuz durumda kimse net olarak bu mesajları söyleyemez. Bilemiyoruz, önümüzü tam görebilmiş değiliz ama en azından içinde bulunduğumuz ağır sürecin içinde dahi hedeflerimizde bir değişiklik yapmadık. Biz yine ar-ge yatırımlarımıza hızımızı arttırarak devam edeceğiz, Endüstri 4.0 konusunda daha önce başlattığımız projelere son hızla devam ettireceğiz. Her kötü olayın bir iyi yanı, ya da iyi tarafından baktığımızda göreceğimiz yönleri olacağı gibi bu durumun da aslında doğru yolda olduğumuzun bir göstergesi olduğunu, dijitalleşmenin hızlanacağını, Endüstri 4.0 ile ilgili çözümlere ihtiyacın artacağını, ERP’ye ihtiyacın artacağını ve bunun farkındalığının da bu olayla herkes tarafından fark edileceğini düşünüyoruz. Dolayısıyla şu an için planlarımızda herhangi bir değişiklik yok. Yalnızca büyüme planlarının revize edilmesi gerekebilir bunu gelecek günler gösterecek bize. Ancak hız kesmiş değiliz. Şükür ki en azından mevcut projelerimize devam ediyoruz. Biz de müşterilerimiz de adapte oldu. Ümit ediyorum, bu çok sıcak günleri atlattıktan sonra aynı şekilde yolumuza devam edeceğiz.
Yağmur Şahin: Endüstri 4.0 denilince IoT’den de bahsetmek istiyoruz. Küresel salgın IoT ve Endüstri 4.0’ın beraberinde getirdiği bu teknolojilere ne gibi bir etki edecek sizce?
Ahmet Oturgan: Endüstri 4.0 geniş bir kavram. Dijitalleşmeye, dijital dönüşüme ve gidilmek istenen hedefe verilmiş genel bir ad. Bunun içerisinde IoT, büyük veri, makine öğrenmesi ve yapay zekâ uygulamaları konuları önemli bir yer tutuyor. Bunun içerisinde birkaç kavramı daha ekleyebiliriz. IoT herhalde en çok başlangıç noktası olarak görülen konulardan bir tanesi. En önemli etkisi de bizim bakış açımızdan baktığınızda, ERP ile harici sistemleri etkileşime geçirmenin önemli yollarından bir tanesi. Biz müşterilerimize ve müşteri adaylarımıza ERP’yi anlatırken bir anatomi benzetmesi yaparız. Eğer şirket bir vücut olarak düşünülürse, bu vücudun hayatını sürdürebilmesi için çeşitli organları/departmanları vardır. ERP’yi burada sinir sistemine benzetiyoruz. Bütün o organlarla iletişimi kuran ve beyin ile oranlarımız, fonksiyonlarımız arasında iletişimi kuran gerek veriyi toplayan gerekse ilgili verileri ilgili bölümlere ileten bir sistem olarak görüyoruz. Harici sistemleri de aslında organların kendi yapılarına, sensörlere benzetebiliriz. Burada makinalar, cihazlar, sensörler her türlü gerek şirketin iç süreçlerine ait gerekse müşterileri ve tedarikçileriyle olan süreçlerine ait sistemlerin en uç noktaları olarak görebiliriz. Dolayısıyla IoT konusunda da aktivite hızlanarak artacak diye düşünüyoruz. Bizim de bu konuda çok fazla ar-ge çalışmamız oldu geçtiğimiz yıllarda, devam da edecek. Müşterilerimizle ilk IoT projelerimize de başladık. Bu süreçte insanların Endüstri 4.0 ve IoT konusuna daha fazla ilgi gösterdiklerini gözlemliyoruz. Bunu hem kendi müşteri ekosistemimizde görüyoruz hem de dışarıdan gözlemliyoruz. IoT ve otomasyon ile ilgili taleplerin ya da soruların arttığını görüyoruz. Bu konuda da bu şekilde çalışmaların hızlanacağını düşünüyorum.
Yağmur Şahin: Az önce de bahsettiğiniz gibi IAS hızla büyümeye devam eden, başarılı ERP sağlayıcılarından biri. Salgının büyüme noktasında sizi etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
Ahmet Oturgan: Evet. Bu konunun ne kadar uzayacağını, bizleri daha ne kadar evlerimizden çalışmaya ya da sosyal mesafe dediğimiz kurallara uymaya zorlayacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Mutlaka etkileyecektir. Bir kere IAS’nin içine bakarsam hızlı bir şekilde iş yapış şekillerimizi değiştirdik. Artık hepimiz evden çalışıyoruz. Şu an tüm IAS ailesi evden çalışıyor, ancak çok özel durumlarda fiziksel olarak müşterilerimize ya da ofisimize gidiyoruz. Dışarı sunduğumuz hizmetler olarak baktığımızda da projelerimizin yüzde 90’ında da uzaktan çalışmaya başladık. Bu zaten en yakın hissettiğimiz değişim. Burada ERP endüstrisi açısında bakarsak yine karamsar ve iyimser taraflardan bakabiliriz… Şu aşamada projelerde bir sıkıntı yok, bir şekilde uzaktan da yürüyor. Ancak ekonomi etkilendi, bunu hepimiz görüyoruz. Bu etki de çok büyük oldu ve etkilerini ilerleyen dönemde daha çok hissedeceğimizi düşünüyoruz. Dolayısıyla bu süreçte bir küçülme ya da yatırımlar konusunda tereddüt olacak mı olmayacak mı bunu ilerleyen günler gösterecek. Bu kötümser taraf bakış açısı. İyimser bakış açısı ise dediğim gibi büyük bir farkındalık oluştu. Firmalar biraz daha kendilerine bir bakma, rotalarını tekrar gözden geçirme ya da bu tür durumlarla nasıl mücadele edebileceklerine dair daha çok düşünmeye başladılar. Burada da yine anahtarın dijitalleşmeden geçtiği açık. Fiziksel olmaması, dijital olması gereken her işin dijitale taşınması gerektiği çok net. Dolayısıyla bu sıkıntılı günleri atlattıktan sonra burada bir hız kazanacağımızı da düşünüyoruz. Burada eğer ERP çözümünü sağlamamış olan, henüz kendisine ERP kurulumunu tamamlamamış olan firmalar varsa hızlı bir şekilde buna yöneleceklerini, ERP kurmuş ama onun üst adımı olan, Endüstri 4.0 gibi dijitalleşme adımlarında daha üst olgunluktaki projelere adım atmamış olanlar varsa onlar da bu projelere doğru yönelecekler diye düşünüyoruz. Dolayısıyla hem olumsuz hem de olumlu açıdan etkileri olacak. Bunları hep beraber yaşayacağız.
Yağmur Şahin: Peki her sektör bu sürece biraz hazırlıksız yakalandı ve IAS müşterilerine bu süreçte nasıl destek sağlıyor. Ekip olarak da veriminizi korumak adına yaptıklarınızdan bahsedebilir misiniz?
Ahmet Oturgan: Hızlı hareket ettik diyebilirim. Mart ayının başında bu konular Türkiye için sıcaklaşmaya başladı. İkinci haftasından itibaren biz tek tek müşterilerimizle görüştük. Projelerimize nasıl devam edebiliriz, projeler içerisinde nasıl önlemler üretebiliriz konuştuk. Kafalardaki soru işaretlerini giderdikten sonra Mart’ın üçüncü haftasından itibaren tüm projelerimiz uzaktan çalışma düzenine kavuştu. Bugün, herhangi bir yavaşlama olmaksızın, özellikle geçen yılki sıcak projelerimiz ve bu yıl başladığımız sıcak projelerde çalışmaya devam ediyoruz. İlk baştaki o kaygılar, tereddütler de büyük oranda ortadan kalktı. Bu işin verimli olabileceğini, uzaktan çalışmayla da bu tür projelerin çok sağlıklı bir şekilde yürütülebileceğini hem biz hem de müşterilerimiz durumu yaşamış ve öğrenmiş olduk. İç tarafta verimlilik konusunda ben olumsuz hiçbir şey görmüyorum. Tam tersine verimimizin arttığını söyleyebilirim. Özellikle uzaktan toplantı, video konferans araçlarının yardımı ile toplantı verimliliğinin eskiye göre çok daha arttığını söyleyebilirim. Aslında IAS olarak biz zaten uzaktan çalışmaya alışık bir şirkettik ama bunu ofislerimizde yapıyorduk. Dünyanın farklı yerlerinde 12 ofisimiz var, her hafta bu ofislerimizle online bağlantılar üzerinden toplantılar yapıyorduk. Bunu ofisimizdeki video konferans aracı ile gerçekleştiriyorduk. Şu an tamamen evdeyiz, toplantılarımızı bu sefer tamamen evden video konferans araçları ile yapıyoruz. Benim gözlemim, video konferans araçlarında toplantı yapmak daha kolay. Toplantı etiğine uymak da daha kolay! Birbirinizin sözünü kesmemek, sonuna kadar dinlemek, daha ajanda toplantılar yapmak, toplantı için bir yerden bir yere gitme ihtiyacının olmaması, gün içerisindeki ekipler arası ya da müşterilerimizle olan iş birliğini arttırdı. Örneğin, sabahtan Ankara’da gerçekleşen bir demo toplantısına katıldım, öğleden sonra Türkiye’deki bir başka ekibimizle bir toplantı yaptık, sonra İngiltere’de bir iş ortağı adayı ile görüştük… Yani gün içerisinde dünyanın ve Türkiye’nin farklı noktalarında 3-4 toplantı yapabilecek duruma geldik. Bu nedenle ben verim ile ilgili hiçbir sıkıntı görmüyorum aksine verimde artış olduğunu düşünüyorum.
Yağmur Şahin: Harika! Bu sürecin güzel bir etkisi de oldu.
Ahmet Oturgan: Evet.
Yağmur Şahin: Herkes şu anda bu sürecin bitmesini umut ediyor ama süreç sona erdiğinde ERP endüstrisinde belirli değişiklikler yaşanacak. Aslında başta da bahsettiniz ama bu yeni normal dediğimiz şey nasıl olacak ERP endüstrisinde?
Ahmet Oturgan: Dediğiniz gibi parça parça konuştuk. Bir kere dijital dönüşüm ve ERP’ye ihtiyaç konusunda farkındalık arttı. Sahip olunması gereken dijital sistemin, ERP’nin ya da ERP ile bütünleşik çalışan dış sistemlerin internet üzerinden de çalışabilen ve istendiği yerden erişilebilen, istendiği derinliğe kadar inebilen bir yapıda olması gerektiğini görüyoruz. Biz bu konuda biraz avantajlı konumdayız. 2000’li yıllardan, caniasERP’nin ilk versiyonundan beri üç katmanlı mimarisi ile internet üzerinden kullanılabilen bir yazılım ürünümüz. Hatta dünyadaki ilk ERP ürünü olduğunu da söyleyebiliriz. Dolayısıyla müşterilerimiz bu anlamda şanslı. Bugün herhangi bir sorun yaşamamamız, özellikle bu projeleri sıcak şekilde devam ettirirken, buna bağlı. Dolayısıyla bu süreç sona erdiğinde bunun önemi biraz daha iyi ortaya çıkmış olacak. Bu birincisi. Bir başkası, biraz önce de bahsettik, iyi bir ERP sistemine sahip olabilir firma ama sadece ERP’nin çizgileri içinde kalmaması gerektiğini, onu diğer sistemlerle ve dijitalleşmenin diğer adımlarıyla da büyütmesi gerektiği de ortaya çıktı. Uzaktan çalışma sistemlerine uyum sağlaması gerektiği, mümkün olan her bilgiyi, işletmesi içerisinde, üretim sahasında olabilir, satış sahasında olabilir, sahalardaki her bilgiyi dijitalleştirmenin önemini firmalar daha iyi fark etti. Dijital dönüşüm yolculuğunda olgunluk seviyesinin neresinde olursak olalım artık bir üst seviye için adım atmak gerekliliğinin farkına varıldı. Bir diğer konu da çalışma biçimlerimiz. Yine konuştuk; proje metodolojilerinde değişiklikler olacak diye düşünüyorum. Buna belki bütün firmalar aynı anda uyum sağlamayacak ya da bütün firmalar bu yönde kolayca ikna olmayacak ya da buna kolayca kanalize olamayacak ama… İşte hepimiz öğrendik ilk baştaki o tedirginlik, endişeler ortadan kalktı ve uzaktan da çok güzel projeler içinde verimli çalışmalar yapılabileceğini görüyoruz. Bunların maliyet azaltma gibi yan faydalarını da görüyoruz. Verimlilik artışı gibi faydalarını görüyoruz. Daha verimli toplantılar yaptığımızdan bahsettik. Fiziksel olarak bir yerden bir yere gitme ihtiyacı kısmen ortadan kalktığı zaman zamanımız da daha çok artıyor ve üzerimize binen stress ve yorgunluk yükü de azalıyor. Bu anlamda bence proje metodolojilerinde de firmaların değişimler olacak. Buna hem üreticiler olarak bizler uyum sağlayacağız hem de müşterilerimiz uyum sağlayacak diye düşünüyorum.
Yağmur Şahin: Peki son olarak, firmalara bu dönemde ne gibi tavsiyeler vermek istersiniz?
Ahmet Oturgan: Benim tavsiyelerim bu dönem özelinde değil. Bu dönem öncesi ve sonrası olarak söylemek istiyorum. Bir tanesi dijitalleşme dedik, baştan beri konuştuk. Bu olay bize bir şey gösterdi; hayatımız hep olduğu gibi gitmeyecek. Bundan üç ay önce hangimizin aklına gelirdi evden çıkmayacağımız, evlerden çalışacağımız ve herkesin de buna bir şekilde adapte olacağı? Aklımıza gelmezdi. Dolayısıyla bu süreç devam edecek. Görüşüm budur. Burada denge önemli. Dijitalleşmeyi sadece dijitalleşme olsun, sadece bizim bir ERP sistemimiz olsun ya da IoT projesi yapalım diye bakmamak lazım. Burada her firmanın olgunluk seviyeleri de farklı. Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidi vardır, bilirsiniz. Bunun dijital versiyonunu düşünelim. Eğer bir firmanın hiçbir dijital girişimi yoksa, pek öyle firma kalmamıştır ama, önce buna nasıl adım atacağını düşünmeye başlamalı. Bir ERP sistemi yoksa bu sistemi nasıl kuracağını düşünmeli ki işletme içerisindeki pek çok süreç, stok yönetimi, üretim yönetimi, muhasebe gibi işletmeyi hayatta tutan, işini iyi yapmasını sağlayan süreçler düzgün bir şekilde yürüsün. Firmalar şu üç soruyu sormalı diyorum ben: Bir, dijital anlamda ve fiziksel anlamda müşterinin ihtiyacı ne? İki, çalışanlarımın ihtiyacı ne? Üç, iş süreçlerimin ihtiyacı ne? Burada dengeden kastım şudur: Dijitali ve fizikseli nasıl dengeleyeceğimiz. Yani benim hangi süreçlerim mutlaka fiziksel olmak zorunda, hangi süreçlerimi dijitale taşıyabilirim… Öncelikle firmalar bunu belirlemeli, bunu düşünmeli. Burada olgunluk piramidinin neresinde olduğunuzun çok önemi yok. Neresinde olursanız olun, bu soruları tekrar tekrar sorarak nereye gitmek istediğinizi bulmanız ve oluşturmanız lazım. Aslında biraz da strateji ve yol haritasını analiz etmemiz ve bulmamız lazım. Bunu yaptıktan sonra da bir değişim sürecine girmemiz gerekiyor. Zaten bunu hepimiz hissediyorduk sanırım, değişimin çok hızlı olduğunu, hızlandığını, artık pek çok alanda hepimizi zorladığını… Dolayısıyla önümüzdeki dönemin en önemli yetkinliği bence değişimi yönetmek olacak. Değişimi nasıl yöneteceğimizi şirketler olarak öğrenmemiz gerekecek. Burada değişim, dijitalleşme dediğimizde Endüstri 4.0 dediğimizde hep böyle çok bilim kurgu gibi görüntüler aklınıza gelmesin. Her firmanın olgunluk seviyesine göre çeşitli ihtiyaçları var. Dolayısıyla değişimi yönetmek de her şirketin ihtiyacı ve bu yalnızca dış kaynaklarla başarılabilecek bir şey değil. Bizim şirketimizin içindeki insan kaynağımız ve araçlarımızla bu değişimi yapmak zorundayız. Yani ben bir danışman bulayım, bu danışman bana değişimi nasıl yapacağımı anlatsın ve ben bir anda değişimin içerisinde gireyim gibi bir dünya olmadığını düşünüyorum. Dolayısıyla bizim mikro boyuttan makro boyuta kendimize yatırım yapmamız; çalışanlarımızı değişime hazırlamamız, ekibimizi değişimi nasıl yönetecekleri konusunda yetiştirmemiz, bireyler olarak bizim de buna kendi başımıza yapmamız, bu yetkinliğimizi geliştirmemiz gerekiyor. Konuyu dijitalleşmeye bağlayacak olursak, dijitalleşme de kaçınılmaz, oradaki yetkinliklerimizi de arttırmamız gerekiyor. Bir önemli konu da risk yönetimi, ISO 9001’in 2015 versiyonundan itibaren risk yönetimi dahil oldu. Bütün yönetim sistemlerine de baktığınızda da bugün risk yönetimini, yönetim sistemlerinin ayrılmaz parçası olarak görüyoruz. Belki bugünlere kadar o risk yönetiminin ne anlama geldiğini çok içselleştirememiş olabiliriz ama bundan sonra bu konunun da çok büyük önem arz edeceğini düşünüyorum. Bu konuda da yine iç kaynaklarımızı eğitmek üzere, -miş gibi değil ama, gerçekten bu konulara inmek üzere işler yapılması gerektiğini düşünüyorum. Burada da yine, bugüne kadarki tecrübelerim ışığında, şunları söyleyebilirim: Çok büyük hedeflerle başlanmamalı daha küçük projeler yapılmalı, gerçekçi olmalı. Başarı hissi çok kritik bir şey değişimde. Başarı hissini yakalayamaz ve başarısızlıkla herhangi bir projede sonuçlandırırsanız, ondan sonraki değişim adımları çok daha zorlaşacaktır. Bunu başarmanın yollarından biri de başarı hikayesi yaratacağınız daha küçük projeler seçmek olabilir. O projeleri başardıkça ekip de daha motive bir şekilde daha büyük projelere kanalize olabilecektir.
Yağmur Şahin: Çok teşekkür ederiz.
Ahmet Oturgan: Ben de çok teşekkür ederim. Bize zaman ayırdığınız ve yer verdiğiniz için. Devamını diliyoruz.
Röportajı buradan izleyebilirsiniz...